20 Eylül 2008 Cumartesi

Adnan ve Bihter köşkte başbaşa

Adnan ve Bihter köşkte ilk kez yalnız kalıyorlar. Kendisi için koca adayı olarak düşündüğü Adnan Bey’in, kızı Bihter’le evlenmek istediğini öğrenen Firdevs Hanım büyük darbe alır. Bihter, annesinin Adnan Bey’e olan ilgisini bildiği halde, susmuş, annesinin yenilgisini büyük bir keyifle izlemeye koyulmuştur. Bu durum Firdevs Hanım ve Bihter arasında gizli savaşın en son noktası olur. Firdevs Hanım, er ya da geç Bihter’den intikamını almaya yemin eder. Adnan Bey ve Bihter’in evlilik kararından Nihal de memnun değildir. Ama babasını üzmemek adına şimdilik sessiz kalır. Nihal, babasının önceliklerinin değişmeye başladığını hissettiğinde, yokluğuyla babasını cezalandırmak için, Bülent’i ve Beşir’i de alarak halasının çiftliğine kalmaya gider. Firdevs Hanım, kızını alt etme planını adım adım uygulamaya koyulur. Adnan Bey’e karşı taktik değiştirir. Adnan ve Bihter köşkte ilk kez yalnız kalırlar. Ama gece sürprizlerle doludur.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Beren, Azra'nın kabusu!


Beren Saat'in yer aldığı her dizideki rol arkadaşıyla aşk yaşaması; Aşk-ı Memnu dizisindeki rol arkadaşı Kıvanç Tatlıtuğ'un uzatmalı sevgilisi Azra Akın'ı bir hayli endişelendiriyor.

Yerli diziler sayesinde adını duyuran Beren Saat, özel hayatıyla da sık sık gündeme geliyor. Bugüne kadar kadrosunda yer aldığı her dizide güzelliği ve oyunculuğuyla adından söz ettiren Beren, dizi setlerinde başlayan arkadaşlığını da her seferinde aşka dönüştürdü! Beren Saat, geçtiğimiz yıllarda 'Aşka Sürgün' dizisinin setinde tanıştığı Alper Kul'la aşk yaşayarak o dönem adından söz ettirmeyi başarmıştı.

TEDBİRİ ELDEN BIRAKMIYOR

Ardından 'Hatırla Sevgili' kadrosuna dahil olan Beren Saat, bu sette de yeni 'aşklara' yelken açtı! Beren, önce Okan Yalabık'la sonra da Cansel Elçin'le yakınlaştı. Beren Saat'in bu 'dizi setinde aşk' geleneği de Azra Akın'ı endişelendirmeye başladı. Söylenenlere göre Azra; sevgilisi Kıvanç Tatlıtuğ'la aynı dizide yer alan Beren Saat yüzünden sık sık sevgilisini uyarıyormuş!

Her diziye bir aşk

Aşk defteri bir hayli kabarık olan Beren Saat'in son ilişkisi Bülent İnal'laydı. Beren ile İnal, geçtiğimiz günlerde aralarında yaşanan kıskançlık krizleri yüzünden yollarını ayırmaya karar verdi.

Aydın HAMZA/TAKVİM


http://askimemnutv.blogspot.com

Fahişe Elena rolü beni sarstı


Elena adlı Rum fahişeyi canlandıran Beren Saat'le filmi, rolünü ve 6-7 Eylül olaylarını konuştu



Kanal D'de ekrana gelen "Aşk-ı Memnu" dizisinde Bihter rolüyle izlediğimiz Beren Saat, Beyoğlu ve Tünel'de kurulan platoda "Güz Sancısı" adlı sinema filmi için de kamera karşısında. Seninle dergisi, Türkiye'nin hüzünlü bir dönemini anlatan filmde Elena adlı Rum fahişeyi canlandıran Saat'le filmi, rolünü ve 6-7 Eylül olaylarını konuştu.

n "Hatırla Sevgili" bir dönem dizisiydi ve büyük beğeniyle izlendi. Beren Saat, o dizideki Yasemin karakteriyle iyiden iyiye bütünleşmişti, değil mi?

- Doğrusunu isterseniz, o dizide kamera önüne geçmeye başladığım andan itibaren Yasemin beni büyülemişti. Yasemin’le çok güzel günlerim geçti, onu çok sevdim. Yasemin’i hiç unutmayacağım.

n "Hatırla Sevgili" dizisinde rol alırken, zaman zaman Yasemin’in etkisinde kaldığın oldu mu hiç?

- Yasemin’in değil ama dizinin anlattığı dönemin etkisinde kaldım elbette.

n Şimdi de Tomris Giritlioğlu’nun yönettiği "Güz Sancısı" adlı sinema filmin setindesiniz. Bu da bir dönem filmi. Teklif nasıl geldi, kabul ederken neleri göz önüne aldın?

- Tomris Hanım, bu filmin senaryosunu bana vereli dört yıl oldu. Senaryoyu ilk okuduğum zaman ürkmüştüm. Ancak bu dört yıl içinde senaryoya ısındım, kafamda ve gönlümde olaylar gelişti. Ben olgunlaştım. Bu arada rolümle ilgili, filmle ilgili malzemeler topladım, bilinçli ya da bilinç dışı. Daha sonra bu rolü oynamayı çok istediğimi hissettim.

n Filmde Elena karakterini oynuyorsun... Elena’nın yaşadığı dönem Yasemin’den daha öncesi oluyor.

- Evet, Yasemin’den altı yıl önce. Elena benim için heyecan verici bir karakter. Zor bir rol, umarım altından kalkabilirim.

n Yasemin çok masumdu, Elena ise bir fahişe...

- Evet, farklı dönemlerdeki, iki farklı karakter onlar.

n Rolüne nasıl hazırlandın?

- Öncelikle Yılmaz Karakoyunlu’nun yazdığı bu romanı okudum. O dönemle ilgili araştırmalar yaptım. Son dönemlerde ise olayların geçtiği Tünel’de ve Beyoğlu’nda dolaştım. Onların yaşadığı mekanlara dokunmak, o havayı koklamak gerekiyordu.

n O dönemi yaşamış olanlarla hiç temas kurabildin mi?

- O dönemi bilenlerin anlattıklarını dinledim. O dönemi yaşayanların arkadaşlarından bazılarıyla konuştum. Özellikle 6-7 Eylül geceleri çok önemli. "Çocukluğumda şu olayı hiç unutmuyorum" diyerek başlayan açıklamalar benim için çok sarsıcı oluyor.

n Gelelim "Elena"ya... 1955’in İstanbul’unda yaşayan Elena, nasıl biri?

- Elena, bir fahişe... Bu iş ona babaannesi (Zeliha Berksoy) tarafından yaptırılıyor. Çok ciddi travmaları var Elena’nın. O travmaları yenebilmek için büyümemeyi seçmiş. Mazisiyle yüzleşmek istemiyor. Maziden kaçıyor. Aslında Elena çok da acımasız bir hayat yaşıyor. 6-7 Eylül gecesi de, Rum olduğu için çok acımasız bir darbe daha yemiş oluyor.

n Romanda olan bazı sahneler vardı. Çok etkileyici, çok vahşi... Özellikle Elena’nın saldırıya uğradığı sahnelerdi bunlar...

- Çok az bir değişim var ama finale dair sahneler olduğu için çok da açıklama yapmak istemiyorum. Roman ayrı, film farklı...

n Demek ki Elena’yı izlerken çoğumuz gözyaşlarımızı tutamayacağız...

- Elena tabii ki izleyenlere büyük hüzünler yaşatacak. Ancak diğer karakterler de öyle...

n Film ne zaman vizyona girecek?

- Yeni yılın ilk aylarında seyirciyle buluşması planlanıyor.

n Beren Saat, hep dönem çalışmaları içinde... Peki bundan sonra hangi dönemi düşünüyorsun?

- Şimdi Cumhuriyet’in ilk dönemlerini düşünüyorum. 20’lerin sonu ve 30’lu yıllar. Atatürk’lü dönem ve o dönemde yaşananlar beni çekiyor. Ne var ki bunun da sonu yok, daha ne kadar geriye gidilebilir ki!

n Osmanlı’ya mesela...

- Ferzan Özpetek’in çektiği "Harem ve Suare" filmini izlediğimde çok etkilenmiştim. Harem kokusu duymayı çok istemiştim. Dediğim gibi, bunun bir sonu yok aslında, hepsini denemek isterim.

n 6-7 Eylül olayları için ne diyeceksiniz?

- Ben her zaman partiler üstü, dinler üstü olarak ve hümanist olarak hayatı algılamaya çalışıyorum. Komşularımızın dini ya da kimliği önemli olmamalı. Geçen gün benden yaşça çok büyük olan bir Ermeni ile sohbet ettim. "Bizim hiç aklımıza gelmezdi, komşumuzun dini, uyruğu. Sormazdık zaten" dedi. 6-7 Eylül olaylarına gelince, sürü psikolojisiyle yapılmış bir saldırı bu. Müthiş bir öfke, kin... Ancak tepeden bir yönetme, yönlendirme var... Çünkü topraklarımızda çok uzun yıllar azınlıklarla yaşamışız, hiç sorun olmamış.

n Size "Tarafsınız" diyebilirler...

- "Hatırla Sevgili"de de taraf olduğumuz söylendi, bu filmde de aynı şeyi söyleyecekler. Söylesinler. Bir şeyi anlatacaksanız, elbette taraf olacaksınız. Burada önemli olan, gençlerin bazı şeyleri öğrenecek olmasıdır. Gençler "Bu da mı oldu?" diyecekler. "Hatırla Sevgili" dizisinde Başbakan’ını asmış bir ülke olduğumuz hatırlatıldı. Masumlaşan suçluları tanıttık. Bu filmde seyirciyi yine sarsacağız. Elena seyirciyi sarsacak.

"6-7 Eylül olayları" nedir?

Tarihte "6-7 Eylül olayları" adıyla bilinen olaylarda, 1955 yılında "Atatürk’ün evine bomba atıldı" yalanıyla kışkırtılanlar tarafından İstanbul’da bulunan azınlıkların ev, işyeri ve ibadethaneleri yağmalandı. Olayların kökeninde toplumdaki ekonomik dengesizlik ve siyasal sorunlar yatmaktaydı. Yunanistan’daki Enosis çığlıkları ve yeni filizlenmeye başlayan Kıbrıs sorunu, Türkiye’de gayrimüslim vatandaşlara karşı bir önyargının oluşmasına neden oldu.

Özel hayat mahremdir gizlenmesi gerekir

n Gelelim Beren Saat’in özel hayatına. Kamera dışındaki hayatınız pek bilinmiyor, bunun özel bir nedeni mi var?

- Bence özel hayat mahremdir. Uluorta gündeme gelmesi gereken bir şey değil. Diziyle, filmle, yaptıklarımla ortada olmam daha iyi. Hele bir ilişki söz konusuysa, o daha da kötü. Çünkü o zaman da ilişki, iki kişinin ilişkisi olmaktan çıkıyor. Sonra bir de bakmışsınız, sizin yerinize başkaları yönlendiriyor ilişkinizi.

n Yaz gelip geçti, Beren Saat tatil imkanı bulabildi mi?

- Çok kısa kısa, iki-üç günlük tatiller yapabildim. Toplayabildiğim kadar enerji topladım ve şimdi yine kamera önündeyim.

Yüksel ŞENGÜL / HÜRRİYET

14 Eylül 2008 Pazar

Aşk-ı Memnu 3.Bölüm Fragman

Beğeniyle izlenen Aşk-ı Memnu dizisinin 3.Bölüm tanıtım fragmanı..



http://www.youtube.com/watch?v=PwTvFiDg_zc

13 Eylül 2008 Cumartesi

‘Bizim evliliğimiz aşk-ı meşruydu’


Gülper ve Halit Refiğ, 1975’te Aşk-ı Memnu filminin setinde tanışır ve çekimler bitmeden evlenirler. Nihal karakterini ararken, 33 yıllık eşini bulan Refiğ, “Gülper, fizik olarak Nihal’e hiç benzemiyordu ama piyano eğitimi almıştı. Filmde rolü Itır Esen’e verdim. Nihal’in piyano çalan ellerini ise eşim canlandırdı...” diyor. Evlilikleri dönemin basınına ise şu cümlelerle yansıyor: “Aşk-ı Memnu çekilirken, aşkı meşru yaşandı.”

Halit Refiğ için Aşk-ı Memnu romanının ve yazarı Halit Ziya Uşaklıgil’in çok özel anlamları var. Genç bir yönetmen olarak 1960’ta sinemaya adım atan Refiğ, ilk filmi ‘Yasak Aşk’ın senaryosunu Aşk-ı Memnu’dan esinlenerek yazar. Çünkü o güne kadar hep Halit Ziya’nın eserlerini okur. Onun edebiyatından, üslubundan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminde toplumda yaşanan çözülmeleri tespit ve tasvir etmesinden çok etkilenir. Uşaklıgil’de Refiğ’i çeken bir diğer önemli nokta, kendisinin ifadesiyle, ‘sinemanın yeni icat edildiği dönemde, romanlarını adeta bir film senaryosu gibi yazması, bütün diyalogların film şeridi gibi gözümüzün önünden akmasıdır.’ İkinci anlamı, Aşk-ı Memnu’yu televizyona ilk uyarlayan yönetmen olmasıdır. TRT, 1975’te Türk klasiklerini televizyona uyarlamak isteyince üç yönetmenle görüşür: Metin Erksan, Lütfü Akad ve Halit Refiğ. Ancak dönemin genel müdürü İsmail Cem, filmi Refiğ’in çekmesine karar verir. Müjde Ar başta olmak üzere birçok oyuncunun parlamasını sağlayan Aşk-ı Memnu, Refiğ’i de yönetmen olarak ön plana çıkarır. Üçüncü ve en önemli anlamı ise 33 yıllık eşi Gülper Savaşçı ile filmin oyuncu seçimleri sırasında tanışıp, çekimler bitmeden evlenmeleri… 8 Ocak 1975’te nikâh masasına oturan çiftin evlilikleri dönemin gazetelerine şu başlıkla yansır: “Aşk-ı Memnu çekilirken, aşk-ı meşru yaşandı”, “Ünlü yönetmen, durdu durdu, turnayı gözünden vurdu”. Refiğ, “Gülper Hanım, fizik olarak Nihal’e hiç benzemiyordu ama piyano eğitimi almıştı. Nihal karakteri için 6 aday vardı karşımda. Rolü Itır Esen’e verdim. Çünkü babası tiyatro oyuncusu Hayri Esen, onu deneme çekimlerine çok iyi hazırlamıştı. Fizik olarak da Nihal’e çok benziyordu. Ancak Nihal’in piyano çalan ellerini eşim canlandırdı. Filmin piyano müzikleri konusunda danışmanı oldu.” diyor.

Hamburg Müzik Akademisi’nde genç bir kız

Gülper Savaşçı, Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra Almanya’ya müzik eğitimi için gider. Hamburg Müzik Akademisi’nde piyano eğitimi görür. Burada önemli bir çevre edinir. Ünlü tenorlar, caz sanatçıları, klasik müzik ustaları, doktorlar en yakın arkadaşları olur. Almanlar onu el üstünde tutar. Çünkü “Hamburg’daki tek esmer kızdım. İlgi görüyordum, bu da beni doğal olarak çok şımarık yapmıştı.” diyor. Gülper Hanım, rahatlıkla Almanya’da kalıp müzik yolculuğuna devam edebilecekken okul bittikten sonra 1972’de ülkesine döner. Türkiye bambaşkadır elbette ama burada kimseyi tanımıyordur. Kimin kapısını çalacağını, nasıl konser vereceğini, ne yapacağını bilemez. Hiçbir tecrübesi yoktur. Annesi ve kız kardeşiyle birlikte Maçka’daki evlerinde yaşar. Kardeşinin arkadaşları Mustafa Kemal Ağaoğlu ve eşi Rüya Mocan’ların Kanlıca’daki yalısına gider gelirler. Burayı çok sever genç sanatçı. Çünkü yalıdaki her odada neredeyse bir sanatkâr vardır. Sitara Mocan ressam, ağabeyi heykeltıraştır… Kısa sürede bu aileyle ahbap olurlar.

Bu arada Halit Refiğ, filmin kastını oluştururken en çok Nihal karakterine uygun kişiyi bulmakta zorlanır. Salih Güney, Behlül rolü için adeta biçilmiş bir kaftandır. İlk önce Nihal’e talip olan Müjde Ar’a Bihter rolünü verir. Çünkü Bihter, klasik Türk kadınının özelliklerini taşır. Esmer, kara kaşlı, kara gözlü, hafif toplu ve sıcak kanlıdır… Alaturka bir ortamda yetişmiştir, ud çalar. Alafranga ortamda büyüyen Nihal ise, sarışın, ince ve uzun boyludur. Fransız matmazel terbiyesi almıştır. Üstelik bir de piyano icra eder… Ancak Müjde Ar, ilk başta bu rolü kabul etmek istemez. Çünkü Bihter, eşini aldatan bir kadındır. O dönemde Samim Değer’le evli olan Ar, Refiğ’e, ‘Ben evli bir kadınım, bu rolü nasıl oynayayım?’ der. Refiğ de, “Aile düzenini bozmak istemem ama sen Nihal olmazsın, Bihter olursun. Kabul edersen haber ver.” der. Nihal rolü için bir türlü kimse bulunamaz. 6 aday karşısına çıkar ama hiçbiri tam olarak Halit Ziya’nın anlattığı özelliklerde değildir. Mesele o kadar muamma olur ki, herkes uygun kişiyi aramak için seferber olur. Yakın arkadaşı Mustafa Kemal Ağaoğlu, yurtdışında piyano eğitimi alan genç bir kızdan bahseder. Gülper Hanım o zamanlar 29 yaşındadır. Nihayetinde Mocan’ların yalılarında bir tanışma yemeği düzenlenir. Ancak bu yemeğin mahiyetinden Gülper Hanım’ın haberi yoktur. Zira Sitera Mocan, arkadaşının oyuncu adayı olarak bir yönetmenin karşısına çıkmayacağından adı gibi emindir. Kendisine sadece, “Seni Halit Refiğ’le tanıştıracağız. Mutlaka bu akşam yemeğe gel.” der. Genç sanatçı ise kimseyle tanışmak istemiyor, evlenmeyi düşünmüyordur. Gülper Hanım o anı şöyle anlatıyor: “Sitera ‘Gelmezsen arkadaşlığımız biter.’ deyince gitmek zorunda kaldım. Yönetmen olduğunu duyunca nasıl bir adamla karşılaşacağım diye endişelendim. Ama Halit öyle beyefendi, öyle kendinden emindi ki, kimse umurunda değildi, deniz kenarında güneşin batışını seyrediyordu. Beni fark etmedi bile. Bu tavrına bozuldum. Çünkü Almanya beni çok şımartmıştı. Kısa bir tanışma faslından sonra yüzüme bakarak, ‘Siz Nihal olmazsınız ama piyano eğitimi aldığınız için filmin müzikleri için çalışabilirsiniz.’ dedi. Şaşırıp kaldım. Ne Nihal’i, ne piyanosu!… Arkadaşlarımız bana da, Halit’e de farklı şeyler söylemişlerdi. Ben tabii ki çok bozuldum. Yemeğe kalmamaya karar verdim.”

Gülper Hanım, gitmeye hazırlandığı sırada Halit Bey’in Aşk-ı Memnu’yla ilgili yaptığı bir yorumu duyar ve çok etkilenir, ama duygularını belli etmez. Halit Bey de, eğer ilgilenirse kendisini araması için kartını verir. Bundan sonra her şey çorap söküğü gibi gelir. Gülper Hanım, “O güne kadar hiç kimseyi beğenmeyen ben, ilk ve son kez bir erkeği aradım.” diyor. Birkaç gün sonra film setine gider, Itır Esen’e, piyano sahnelerinde yardım eder. Filmin müzik danışmanı olur. Nihal’in piyano çaldığı sahnelerde enstrümanın başına oturur. Ama sadece ellerini çeker yönetmen. Gülper Savaşçı, Nihal’in elleri olur filmde.

Halit Bey ise bu arada eş adayını takibe alır. Onun müzik bilgisinden, kültüründen etkilenir, setteki insanlarla diyaloğu hoşuna gider. “Ben de o tarihlerde yalnızlık içindeyim ama o meşguliyetin içinde kur yapacak zamanım yoktu.” diye anlatıyor Halit Bey. O günlerde bir piyanist olan Amerikan kültür ataşesi dostunu ziyarete giden Refiğ, Gülper Hanım’ı da kendisine eşlik etmesi için davet eder. Tam kapıya gelip zile basınca, genç kadına dönerek, ‘Seni nişanlım olarak takdim edeceğim.’ der. O anda kapı açılır ve Gülper Hanım şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemez.

“İki fotoğraf, bir nüfus cüzdanı…”

Ertesi gün sette dinlenme molası verildiğinde set işçilerinden biri genç kızın yanına gelir, “İki fotoğraf ve bir nüfus cüzdanı…” ister. Yine neye uğradığını şaşırır. Hiç böyle bir evlilik teklifi duymamıştır. Halit Bey ise vereceği tepkiyi görmek için, Afif Paşa yalısının merdivenlerinin başından gizlice izler olanları… O günün akşam Markiz Pastanesi’ne giderler. Gülper Refiğ, “Karşımdaki adam, ‘Benim hiç vaktim yok. Bu dizi benim için çok önemli. İstersen işlemleri yaptıracağım.’ dedi. Ben kabul etmedim tabii. Hiç böyle bir şey görmemiştim. Kalktık, eve gitmek için taksiye bindik. Bir plakçının önünde durdurdu taksiyi. Benim çok sevdiğim Brezilyalı çağdaş bir besteci vardır, konuşmalarım sırasında bunu duymuş. Onun plağını bana ayrılık hediyesi olarak aldı, kucağıma attı. Şimdi buna can dayanır mı! Başladım ağlamaya. Arabayı döndürttü, tekrar Markiz’e gittik ve böylece teklifini kabul etmiş oldum.” diyor. Ayrılık hediyesi alacak kadar romantik, ama duygularını asla dile getiremeyecek kadar çetin bir ceviz olan Halit Refiğ, böylece Nihal’i ararken 33 yıllık eşini bulur. Ve onların evliliği aşk-ı meşru olarak akıllarda kalır.

TRT benden hâlâ nefret eder

Halit Refiğ: “Aşk-ı Memnu’yu çekmeye başladığım zaman kurum içinde çok zorluklar çıkmaya başladı. Çünkü TRT, ilk defa kurum dışına iş yaptırıyordu. Teknik daire, muhasebe, hepsi ayrı ayrı hesap istiyordu benden. İsmail Cem’e gittim ve bu şartlarda çalışmamın zor olduğunu söyledim. ‘Ben Yeşilçam şartlarına alışmış bir yönetmenim, Yeşilçam’da yapımcıyla yönetmen arasında işler hallolur.’ dedim. Cem, TRT’nin hukuk danışmanı Tekin Gürsumar’ı çağırdı ve gerekli hukuki mevzuat neyse hazırlanması talimatını verdi. 6 maddelik daha önceki prosedüre, ek 7. madde eklendi. Bu maddeye göre ben yaptığım işte yalnız TRT genel müdürüyle muhatap olacaktım. Bu madde bir taraftan Aşk-ı Memnu’yu istediğim gibi, doğru olduğuna inandığım şekilde çekmeme imkan sağladı, öbür taraftan da TRT’nin benden nefret etmesine neden oldu. Hakkımda söylemediklerini bırakmadılar. Behçet Devay diye bir genel müdür yardımcısı vardı, “Burası Yeşilçam değildir, siz her istediğinizi bize yaptıramazsınız.” demişti. Neticede istediğimi yaptırdım, fakat onlar da Yorgun Savaşçı’yı yaktırdılar. O günden sonra TRT bana hiçbir iş yaptırmadı. Hâlâ benden nefret eder.”

Kimse Halit’in adını ağzına almak istemiyor

Gülper Refiğ: “Eskiden bütün sanatçılar birbirine çok bağlıydı, desteklerdi. Kimse kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Bence bu çok uygarca bir davranış. Bu da olumlu olarak herkese yansırdı. Kalıcı oyuncular işte böyle bir ortamın içinde yetişti. Şimdi Aşk-ı Memnu yeniden çekiliyor. Genç oyuncular oynuyor. Yeni yönetmenler var. Kimse Halit’in adını ağzına almak istemiyor. Büyüklere hürmet yok. Dizi setine davet eden, sevgi, saygı gösteren yok… Eskiden meslektaşlara iltifat etmek, yüceltmek çok önemliydi, şimdi böyle bir şey yok. Bence bu sanatçı tavrı değil… Bir tek Güven Kıraç, ‘Eski filmi izledim ve beğendim.’ dedi. Halit böyle şeyleri düşünmez ama ben çok üzüldüm. Çok sevgisizler, hatta ruhlarında nefret var. Erdem, fazilet, sevgi eksikliği var. İşte o zaman da ne kalıcı eser yapabilirsin, ne de kalıcı oyuncu olabilirsin.”

İş Nebahat’e kaldı

AŞKI Memnu dizisinde dikkatleri üzerinde toplayan isim, iki kız annesi, para düşkünü Nebahat Çehre, dizi onunla başlayıp, onunla bitiyor. Aşkı Memnu’nun pembe dizi olma yolundaki en büyük silahı da o... Bu hafta, evlenmeyi beklediği Adnan Bey, onun yerine kızını isteyince dondu kaldı, bakalım sonrasında neler yapacak?

Tuna Serim / Tercüman

12 Eylül 2008 Cuma

Aşk-ı Memnu’nun Nihalleri

Ne kadar güçlü bir diziymiş. Bergüzar Korel’le Halit Ergenç’ten herhalde çocuklarına devrolacak tükenmezlik-teki ‘Binbir Gece’yi, ‘Asmalı Konak’tan ‘Bir İstanbul Masalı’na, ‘Sıla’dan ‘Yaprak Dökümü’ne son yıllarda iyi iş yapan dizileri düşünün, nedir ortak özellikleri, yaklaşık biner bölüm olmaları. Halbuki ‘Aşk-ı Memnu’nun, 1975’te Halit Refiğ’in çektiği ilk versiyonu (Türk televizyon tarihinin de ilk dizisi galiba) sadece altı bölümmüş. Bütün hikâye altı bölümde anlatılmış, ne acayip, Bihter’in o kadar kuvvetle zamk-lanması içimize de, Müjde Ar’a da, hepi topu altı bölümde olmuş.

Dizi güçlü olduğu kadar, devir de kurak ve ıssız tabii. Dr. Kimble bile kaçmıyor daha!
Müjde Ar’ı Müjde Ar yapan ‘Aşk-ı Memnu’ysa, asıl Itır Esen’i Itır Esen yapan o. Amma maharetli dizi. Muktedir dizi.
Itır Esen o zaman 18 yaşında. Fotomodellik yapıyor, Milliyet’in ekinin kapağında bir fotoğrafı yayımlanıyor.
‘Aşk-ı Memnu’ için de yeni yüzler aranıyor o ara. Ama bugünden bakınca bir kast başarısı sayabileceğimiz bu dizi, kazanın ucundan dönüyor.
Itır Esen’e, evet teklif geliyor, ama hangi rol için? Önce Bihter! Skandal da denilebilir.
Sonra Halit Refiğ görüyor Itır Esen’i ve bir yönetmende olması gereken gözün kendisinde fazlasıyla olduğunun işareti: ‘Nihal!’ diyor. Akabinde ‘Yürü ya kızım!’ komutu da verilmiş oluyor.
Itır Esen çok da fazla yürümedi aslında, koşmadı ya da, Münir Özkul-Adile Naşit filmlerindeki temiz, tatlı ve hüzünlü kız oldu, Tarık Akan’a pek yakıştırıldı, ama say deseniz filmlerini, kimsenin öyle şak diye sıralayabileceği bir filmografiden bahsedemeyiz. Zaten de 78’de stop diyor galiba; 80’lerde de 90’larda da vukuatı yok.
Bununla beraber, bir dönemin en âşık olunan, hasta olunan (hakikaten de incesinden yakışır sanki), deli divâne olunan kadını. Porselen bebek gibi; alnının ortasında ‘fragile’ yazmasa da okunuyor. Dobra bacı tipinden değil de Filiz Akınvari Avrupailikten hoşlanan, ama daha bir mana ve mood arayanların, ikoncan kavramı yok tabii o zamanlar, o yüzden hem ikonu hem canı oluyor.
Lepiska Barbie saçlarıyla kâkülünün çevrelediği gözlerindeki mahzun ve masum hal hiç unutulmuyor, şimdi nerede, ne yapıyor diye hep merak ediliyor.
Yavuz Turgul’la evli olduğu dönemde hiç ortalarda görünmüyor çünkü. Yok gibi. Çok şaşırdığımı hatırlıyorum hatta evli olduklarını öğrendiğimde.
Sonra ‘Yeditepe İstanbul’, ‘Aliye’, ‘Çemberimde Gül Oya’da filan rol alıyor, ama kalplerdeki mevcudiyeti ‘Aşk-ı Memnu’dan bâki. Kendi fiziken görünüyorsa da muhtelif dizilerde (‘Doktorlar ve Arka Sokaklar’ da var yenilerden), Itır Esen pek çokları için hâlâ bir efsane.
Ne acayip, bazen son yaptığın, bazen de ilk yaptığınsın.
Herkes Bihter’leri karşılaştırıyor, halbuki Nihaller de karşılaştırılabilir. Itır Esen’in 1975’te, daha 18 yaşındayken yaptığının bir benzerini, bu defa da şu an 18 yaşında olan yeni Nihal, Hazal Kaya yapacak çünkü: Kendinden çok bahsettirecek. O tarz bir efsane kadın olmayacak belki, ama o buğulu gözleriyle çok içe işleyecek.
Sırf güzelliğiyle değil oyunculuğuyla da sıyrılıyor. Kederden neşeye geçerken, hepimizi sanki elimizden tutup geçiriyor. Sevinçle sekerken de, huysuzlanırken de, paniğe kapılırken de inandırıyor. O kadar anaç ve sahiplenici bir kız çocuğu olmayı ne biçim becermiş.
‘Sıla’da, ‘Taşların Sırrı’nda filan oynamış daha önce, ‘Genco’da fanlar yapmış hatta, ama ‘Aşk-ı Memnu’ onun için başka bir şey olacak. Hazal Kaya: Kayıtsız kalamayacaksınız.

Aşk-ı Memnu Oyuncu Yorumları

Nebahat Çehre (Firdevs): Kendi sesiyle oynasaydı bu kadar başarılı olur muydu bilmiyorum aslında ama yinede bu şekli gerçekten çok güzel. İlk bölümdeki Nebahat Çehre'yi çok sevmemiştim, çok karikatür ve abartı bulmuştum ama 2. bölümdeki Nebahat Çehre bambaşkaydı. Finaldeki bakışı şahaneydi.

Kıvanç Tatlıtuğ (Behlül): Kıvanç'ı daha önce hiç bir dizide izlemedim. İlk defa izliyorum oyunculuğunu. Gerçekten çok ama çok güzel oynuyor. Tıpkı bir profosyonelmiş gibi, kamera orda yokmuş gibi çok doğal oynuyor. Dizinin, karakter olarak en iyi karakteri fikrimce. Kıvanç'a tebrikler...

Beren Saat (Bihter): Hiç bir bölümünü kaçırmadan izlediğim Hatırla Sevgili'de hiç beğenmediğim Beren'e bu dizide hayran kaldım. Allahım ne kadar güzel bir yüz. Gerçekten, bir çok arkadaşın dediği gibi bir bakışı yetti pek çok sahnede. Sadece ses tonuyla ilgili küçük bir sorunum var Beren Saat'le ilgili. Ses tonu yer yer çok itici geliyor kulağıma.

Selçuk Yöntem (Adnan): Kimse bana kızmasın ama dizinin kötü oyuncularından. Bir kere Beren Saat'le hiç ama hiç yakıştıramıyorum ikisini. Ekranda hiç güzel durmuyorlar. Bir de sanki her sahnede bana kasılıyormuş gibi geliyor. Böyle bir his bir de Kenan Işık'ta olurdu bana. Ya sakallarını kessin ya da daha dinamik olsun ama resmen bazı sahnelerde dede gibi yürüyor, dede gibi bakıyor, dede gibi oynuyor.

Zerrin Tekindor (Deniz): Kitap bittikten sonra aklınızda en kalmayacak karakterlerden birisiydi Matmazel de Caruton. Çünkü o dev kitapta çok az yerde karşımızda geliyordu ama dizide öyle değil. iyiki de öyle değil. Zerrin Tekindor özellikle 2. bölümde gerçekten çok etkileyiciydi. Bence dizinin en büyük avantajlarından birisi böyle bir oyuncuyu barındıroyr olması.

Hazal Kaya (Nihal): Gerçekten olağanüstü bir oyunculuk sergiliyor. Ne kadar sakin, ne kadar masum bir oyunculuk. Hazal'ı tebrik ediyorum. Gerçekten dizinin en iyi oyuncularından o da. İlerki bölümlerde acaba daha neler yapacak diye merakla bekliyorum Hazal'ı.

Nur Aysal (Peyker): İlk bölümdeki kötü oyunculuğu 2. bölümde çok gözüme batmadı. Diğer oyuncuların arasında kaynadığı için onun için iyi yada kötü demek henüz çok zor. Çok ağırlıklı bir rolü olmadığından şu an Peyker hakkında ne diyeceğimi bilmiyorum.

Rana Cabbar (Süleyman): Beyaz Gelincik'te büyük bir zevkle izliyordum kendisini. Bu dizideki ses tonunu bilerek öyle yapıyorsa yapmasın bir daha çok itici. Gerçekten ses tonu öyleyse de çok üzülürüm. Rana Bey'i de pek sevdiğimi söyleyemiyeceğim bu dizide.

Batuhan Karacakaya (Bülent): Bravo Batuhan. Nebahat Çehre, Beren Saat, Zerrin Tekindor gibi oyuncuların arasında hiç ama hiç göze batmıyor. Çok güzel bir şekilde canlandırıyorrolünü. Aynen devam.

En kötü karakter benim !

Aşk-ı Memnu dizisinde rol alan Nebahat Çehre, canlandırdığı Firdevs karakterinin dizinin en kötü karakteri olduğunu söyledi.

Yıllar önce TRT ekranlarında yayınlanan ve TRT'nin ilk versiyonunu ekrana getirmeye başladığı Aşk-ı Memnu dizisinin yeni versiyonunda Firdevs karakterini Nebahat Çehre canlandırıyor.

Nebahat Çehre, "Dizinin en kötü karakteri benim. Hiç kimseye fırsat vermiyorum. Sonuna kadar da yapıştım, madem kötü oynuyorum, kötü olayım böyle karakterler vardır" diye konuştu.

Çok keyifli bir çalışma yaptıklarını anlatan Nebahat Çehre, "Çok az bir zaman birbirimizi tanımak için ama, müthiş bir sevgi ile saygı var. Bu sevginin getirdiği bir saygı, sadece mesleki değil. Güzel gidiyor çalışma" dedi.

Kaynak : Televizyon Gazetesi

10 Eylül 2008 Çarşamba

Aşk-ı Memnu 2.Bölüm Özeti

Bihter, Adnan’ın evlenme teklifini kabul eder. Teklifi Bihter tarafından kabul edilen Adnan büyük bir mutluluk yaşamaktadır. Ancak durumu kızı Nihal’e nasıl açıklayacağı konusunda tedirgindir. Ailesinin, özellikle kızının kabulü onun için önemini korumaktadır.

Bihter’in, annesine duyduğu öfke, Adnanla ilişkisini bir intikam planı haline getirmiştir. Her şeyi açıklamak için doğru zamanı beklemektedir. Ailelerin birbiriyle yakınlaşması için Adnan’ın verdiği yemek daveti, bazı olayların açığa çıkmasının da başlangıcı olacaktır.

Her şeyden habersiz olan Firdevs, Adnan’la ilgili hayaller kurarken, Behlül de ilk kez Bihter’e farklı bir gözle bakmaya başlamıştır. Adnan’la evlenerek mali durumunu da düzeltmeyi planlayan Firdevs’i büyük bir sürpriz beklemektedir.

Aşk-ı Memnu dedikleri...

Aşk-ı Memnu dizisi, orta yaşın üzerindeki televizyon izleyicileri için önemli bir semboldür. Zira Türk televizyon izleyicisini bundan 34 yıl önce "yerli TV dizisi" ile tanıştırmıştır.



Yani bugünkü dizi bağımlılığını damarlarımıza şırınga eden bu dizidir. Aşk-ı Memnu'nun yeni halini izlerken, çocukluk günlerime döndüm. Hafızamı iyice kurcaladım ama Müjde Ar'ın hülyalı bakışları ve Salih Güney'in bıçkın göz süzüşleri dışında fazla bir şey hatırlayamadım. Demek ki o zamanlar televizyonda ağdalı aşk hikayeleri ilgimi çekmiyormuş... Yeni diziyle eskisini karşılaştırmak için yaşı geçkin dostlarıma danıştım. "Birinci bölüme çok fazla sayıda olay sıkıştırmışlar" dediler. Bunun nedenini anlamakta güçlük çekmedim. Zira bir dizinin ekranda tutunabilmesi için birinci bölümün çok çarpıcı olması gerekiyor. Yani ilk salvoda bütün güllelerinizi savurmazsanız, savaşı kaybedebilirsiniz. Bu nedenle kadın, kızını evlendirirken damattan zarf içindeki parayı "cart" diye almalı ki, daha ilk bölümde onun ne malın gözü olduğu anlaşılsın. Eğer bunu üç-dört bölüme yayarsanız, sabırsız Reyting Hazretleri'ni kızdırırsınız. Bir de konakta piyano çalmalar, sandal sefaları, uzun uzun göz süzmeler artık mazide kaldı. Bunlar klasik Türk romanının vazgeçilmezleriydi. Dizi, günümüze uyarlanırken biraz daha modernleştirilebilirdi. Oyunculuklar içinde en çok Nebahat Çehre'nin performansını beğendim. İhtiraslı, paragöz, entrikacı anneyi mükemmel canlandırmış. Tiyatroya meraklı olmayan televizyon izleyicileri ise bugüne kadar dizilerde hep sert karakterleri canlandıran Selçuk Yöntem'i bu "mutedil dalgalı" haliyle yadırgamış olabilirler. Ay Yapım etkisinden midir, yoksa müziklerin aynı bestekarın elinden çıkmasından mıdır bilmem ama Aşk-ı Memnu bende çokça Dudaktan Kalbe çağrışımı uyandırdı. Yaratıcılığı törpüleyen, "fabrikasyon üretim" dir. Benim gözüm ekranlarda daha "butik" çalışmalar arıyor. Bütün bunlara rağmen Aşk-ı Memnu'nun yolunun çok açık olduğuna inanıyorum. Peki o zaman bunca eleştiri niye? E, artık malumunuzdur, ben sevdiğim dizileri daha çok hırpalarım...

Yüksel Aytuğ / Sabah

4 Eylül 2008 Perşembe

Aşk-ı Memnu Dizisi 2.Bölüm Fragman

Aşk-ı Memnu dizisi 2.Bölüm fragmanı izle online seyret aşk-ı memnu 2.bölüm..

Aşk-ı Memnu 1. Bölüm izle

Aşk-ı Memnu dizisi 1. bölümü full izle indirmeden izle..

Part 1


Part 2

Part 3

Part 4

Part 5


Part 6


Part 7


Part 8


Part 9

Dallas bile hafif kalır

"Aşk-ı Memnu", 1970'lerde dünyayı kasıp kavuran "Dallas" rüzgarını yeniden estirecek.

Kanal D'nin yeni sezon bombalarından "Aşk-ı Memnu", 1970'lerde dünyayı kasıp kavuran "Dallas" rüzgarını yeniden estirecek.
Hatta dizinin başrol oyuncularından Selçuk Yöntem, "Dallas bizim yanımızda hafif bile kalır" iddiasında bile bulunuyor.

Diziyi yalıda tanıttılar
Halit Ziya Uşaklıgil'in "Aşk-ı Memnu" adlı romanının TV uyarlaması, yarın akşam ilk bölümüyle Kanal D ekranında olacak. Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Nebahat Çehre, Selçuk Yöntem ve Zerrin Tekindor'un başrolde olduğu dizinin
tanıtımı ise önceki gün Sarıyer'de, çekimlerin yapıldığı yalıda gerçekleşti.

Entrikaların sonu yok
Dizide anne ve kızın aynı anda aşık olduğu Adnan karakterini canlandıran Selçuk Yöntem, proje hakkında son derece iddialı konuştu: "Zengin ve edebi yönü kuvvetli bir eser Aşk-ı Memnu... Öte yandan tam bir entrikalar zinciri... Bu açıdan bakarsak Dallas bizim yanımızda hafif bile kalır."

İzleyici ters köşeye yatacak
Öte yandan Kıvanç Tatlıtuğ da bu dizide izleyiciyi şaşırtacak. Şimdiye kadar sessiz sakin karakterleri canlandıran oyuncu, bu kez "kötü adam" olarak ekrana gelecek. Tatlıtuğ bu ilginç değişiklikle ilgili “İzleyici ters köşe rollerde görecek bizi. Önce demoralize olacaklar, sonra umarım toparlarlar" dedi.

Dizinin Bihter'i Beren Saat, "Bazı kadınların çocuksu bir cinselliği vardır, bazıları ise femme fatale’dir. Beni ilk gruba koyuyorlar genellikle. Yaş olarak biraz daha büyüdükten sonra ne olur bilinmez" diye konuştu.

1975'te TRT’de yayınlanan Aşk-ı Memnu, 33 yıl sonra günümüze uyarlanmış haliyle izleyici karşısında. Bu kez dizinin kötü adamı ise Kıvanç Tatlıtuğ... Onu Dallas dizisindeki J.R Ewing karakterine benzeten arkadaşları, "Aşk-ı Memnu'nun J.R'ı da (Ceyar) Kıvanç olacak" diyor.

Aşk-ı Memnu 33 yıl aradan sonra ekranda

Halit Ziya Uşaklıgil’in aynı adlı romanından televizyona uyarlanan "Aşk-ı Memnu" (Yasak Aşk), günümüze uyarlanmış haliyle 33 yıl aradan sonra bir kez daha izleyiciyle buluşuyor.

İlk bölümü Kanal D’de bu akşam ekrana gelecek olan dizinin ayrıntılarını, başrol oyuncuları Selçuk Yöntem, Nebahat Çehre, Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat anlattı.

SELÇUK YÖNTEM

Adnan tam bir İstanbul beyefendisi

n Selçuk Bey, siz bu yasak aşk hikayesinin neresindesiniz?

- Sanırım en başında... Benim canlandırdığım Adnan karakteri, kendinden yaşça küçük bir kadınla evleniyor. Bu durumun hem kendi çocuklarına hem de karşı tarafın ailesine getirdiği zorluklar oluyor.

n Pişman olacak mı Adnan Bey yaptıklarından?

- Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama tabii herkesin yaşayacağı pişmanlıklar olacak dizide.

n Siz 33 yıl önce çekilen "Aşk-ı Memnu"yu izlemiş miydiniz?

- Herkeste televizyon yoktu o zamanlar, bu yüzden çok azını izleyebilmiştim. Ama kitabını okumuştum tabii... Bizim senaristlerimiz de bu kitabı öyle güzel değerlendirip ele aldılar ki, ortaya çok güzel bir senaryo çıktı.

n Adnan’ı daha önce Şükran Güngör canlandırmıştı...

- Evet, kendisi çok takdir ettiğim ve beğenerek izlediğim bir sanatçıydı. İki sene önce Kenter Tiyatrosu’nda Yıldız Kenter’le beraber bir oyunda sahne almıştım. Yıldız Hanım’ın üzerinde bir mont vardı. "Ne güzel bir montunuz var" dedim. O da "Bu mont rahmetli Şükran Güngör’ündü ama beğendiysen senin olsun" diyerek o montu bana verdi. O gün bu gündür saklarım o montu. Bu da güzel bir anıdır benim için.

n Adnan nasıl bir karakter peki?

- Eşini kaybetmiş, iki çocuklu bir adam. Çok güçlü kudretli görünse de aslında çok duygusal biri. Dürüst bir insan, tam bir İstanbul beyefendisi... Düzgün bir hayat sürüyor ama kendinden yaşça küçük bir kıza aşık oluyor ve evleniyor.

n Siz diğer oyuncuların performansını nasıl buluyorsunuz?

- Burada herkes kendi başına bir değer. Herkes çok uyumlu. Çok güzel bir kadro kuruldu bu dizi için ve tüm oyuncular elinden gelenin en iyisini yapıyor. Zaten ekip uyumlu olduğu, iş sevildiği zaman hiç problem çıkmıyor.

n Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Biz bu dizi furyasında elimizden geldiği kadar iyi bir iş çıkarmaya çalışıyoruz. Ama tabii hayat sadece diziden ibaret değil. İnsanların birbirleriyle kaynaşacağı başka sanatsal etkinlikler de var. Mesela tiyatro, opera, sinema... Ben, yaşamı ne kadar sanatsal etkinliklerle paylaşırsak sorunların o kadar azalacağına inanıyorum.

NEBAHAT ÇEHRE

Rolü kabul etmekte tereddüt yaşadım

n Nebahat Hanım, siz dizi ekibine nasıl dahil oldunuz?

- Beni bu rol için uygun görmüşler, teklif getirdiler. Aslına bakarsanız karakter beni ilk başta korkuttu, çünkü çok sivri ve pek sevilmeyecek bir karakter Firdevs... Ama seyirci entrikalardan hoşlanıyor, bu yüzden belki sevilebilir de...

n Peki siz hiç bu kadar entrikacı bir rol üstlenmiş miydiniz daha önce?

- Hayır, bu kadar sivri bir karakteri daha önce hiç canlandırmamıştım. Bu rol ilk başta beni çok korkuttu, hatta kabul etmemeyi bile düşündüm. Ama daha sonra profesyonelce baktığımda ben bir oyuncuyum, her türlü kalıba girmeliyim dedim ve kabul ettim.

n Firdevs karakterini daha önce Neriman Köksal oynamıştı. Siz tanışmış mıydınız kendisiyle?

- Benim sinemaya ilk başladığım yıllardı, tanışmıştım kendisiyle. Çok alımlı ve güzel bir kadındı, dünyanın en tatlı insanıydı. Neriman Köksal’ın bu rolü nasıl canlandırdığını bilmiyorum. Etkisinde kalmamak için izlemedim.

n Aşk-ı Memnu kitabını okudunuz mu peki?

- Gençliğimde okumuştum, ama şimdi olayları çok iyi hatırlamıyorum.

n Daha önce sinema ve tiyatro vardı hayatınızda. Şimdi sizi hep dizilerde görüyoruz...

- Ben yaklaşık 20 sene ara verdim. Gelen her teklifi reddediyordum. Sonra "Yedikuleli Mihriban"la geri döndüm. Ardından da "Haziran Gecesi"yle bir patlama oldu zaten.

n O dizi sizin için ikinci bahar oldu diyebilir miyiz?

- Evet, öyle oldu. Aslında kızıyorum bazen kendime neden bu kadar ara verdim diye. Ama sonunda sevdiğim işe döndüm ya, önemli olan bu...

n Çok mu seçicisiniz?

- Evet, özellikle de dizilerde... Çünkü dizi sinema gibi değil, çok çabuk tükeniyor. Bu yüzden de seçici olmam, aynı zamanda yüzümü de eskitmemem gerekiyor. Maalesef oyuncuların bir şanssızlığı var, bir rolü oturttuğunuz zaman insanlar sizi hep o kalıba sokuyorlar.

KIVANÇ TATLITUĞ

İmajımın değişmesinden korkmuyorum

n "Aşk-ı Memnu", Kanal D için çektiğiniz üçüncü dizi... Öncelikle hayırlı olsun diyelim...

- Teşekkürler. Evet Kanal D’de üçüncü dizi oldu. "Gümüş" ve "Menekşe ile Halil"den sonra şimdi de "Aşk-ı Memnu"da oynuyorum. Kanal D ile çalışmak benim için büyük mutluluk.

n Nasıl oldu da bu projeye dahil oldunuz?

- Önceki dizilerde canlandırdığım Mehmet ve Halil karakterleri, aşkının peşinden koşan, sevdiği kadın uğruna her şeyi göze alan, romantik adamlardı. Şimdiki karakter tam ters köşe oldu benim için. Yapımcımız Kerem Çatay teklifi getirdiği zaman Behlül’ün çok ilginç bir karakter olduğunu anladım ve bunu oynamam gerektiğini düşündüm.

n Behlül, evin zengin ve züppe oğlu değil mi?

- Behlül, Adnan’ın uzak akrabası, ama onun hamiliğinde yalıda yaşıyor. Müthiş bir egoya sahip olan, dış görünüşüne çok dikkat eden, insanların kendisini taklit etmesinden aşırı derecede haz duyan, ileri derecede çapkın, paraya gerektiği kadar değer veren, içinde de fazlasıyla şeytan tüyü barındıran bir karakter. Çok güzel inişleri çıkışları olan bir rol.

n İlk iki projede herkesin seveceği karakterleri canlandırdınız, ama anlattığınız özellikleriyle Behlül bu imajınızı biraz değiştirecek. Bundan korkmuyor musunuz?

- Olabilir, ama bundan korkmuyorum. Sonuçta güzel bir karakter, gerçekle de hiçbir alakası yok. Bu durumda ben neden karamsarlığa kapılayım ki? Önceleri ufak bir tepkiyle karşılayabilirler çünkü daha önce oynadığım karakterler kuzeyse, bu karakter güneyi gösteriyor. Ama sonra alışacaklardır.

n 33 yıl önceki versiyonunda Behlül karakterini Salih Güney canlandırmıştı. O diziyi izleme fırsatınız oldu mu?

- Salih Bey’in önceki işlerini takip ediyordum, çünkü onlarla büyüdük. Ama "Aşk-ı Memnu"da kendisini izleyemedim.

n Ne zamandır bu dizinin hazırlıkları devam ediyor?

- Aşağı yukarı 30 gündür çalışıyoruz. Proje başlamadan 15-20 gün önce karakter üzerinde çalışmaya başladım. Romanı okudum. Kısa bir dönem yeni karakter geçişleri için İpek Bilgin ile çalıştım.

n Çok güzel bir kadro oluşturulmuş. Çekimler nasıl gidiyor peki?

- Bir grup oyuncu arkadaşımız biz çalışmaya başladıktan 20 gün sonra ekibe dahil oldular, ama çabuk kaynaştık. Bizim setimiz çok keyifli. Umarım böyle de devam eder.

BEREN SAAT

Müjde Ar’ın üstüne çıkmak zor olacak

n "Aşk-ı Memnu"nun teklifi size nasıl geldi?

- Benim dört senedir dizi çekimlerim devam ediyordu. Ayrıca bu yaz bir de film çekimim vardı. Bu yüzden bu sene dizide rol almayı hiç düşünmüyordum. "Aşk-ı Memnu" için beni mart ayında görüşmeye çağırdılar. O zaman ortada senaryo yoktu. Bana kitabı ve daha önce çekilen altı bölümü verdiler ve bu diziyi dönem dizisi olarak çekmeyeceklerini söylediler. Ben de günümüze uyarlanınca çok iyi olmayacağını düşündüm. Ama sonra karşıma öyle güzel bir senaryo çıktı ki, kabul etmemek elde değildi. Bir de benim bu zamana kadar oynadığım karakterlerden daha farklı olması beni çok cezbetti.

n Bihter nasıl bir rol?

- Dişiliği ön planda , anneyle büyük bir çatışması var. Zaman zaman içten pazarlıklı. n Bihter rolünü daha önce Müjde Ar canlandırmıştı. Bu yüzden bir baskı hissediyor musunuz?

- Orta yaşlı insanların hatırında Müjde Ar’ın canlandırdığı rol var. Benim için onun üstüne çıkmak zor olacak.

n Bihter dediğiniz gibi çok dişi bir karakter. Sizi bu rolde görenler yadırgayabilir, ne dersiniz?

- Daha farklı karakterleri canlandırmam kariyerim açısından bana çok büyük fayda sağlar. O yüzden içim rahat...